Remzi Çayır: “Yargıtay kararını gerekçe gösterip milletin iradesini yok sayarsanız, yarın ‘Adalet’ diye bağırdığınızda kimse yanınızda olmaz”
Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, “Nasıl olur da Yargıtay’ın ilgili dairesinin kararını temel kabul edip, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı görmezden gelirsiniz. Bu, kelimenin tam anlamıyla Anayasa’yı tanımamaktır. Anayasa’ya göre” dedi. Yüksek mahkemesi olmayan tek yer Anayasa Mahkemesi’dir.’ Yargıtay’ın verdiği kararları tartışmak, temyiz etmek mümkün değil.Siz bunu nasıl görmüyorsunuz? Durum böyle olunca Yargıtay’ın ilgili kararını dikkate alarak milletin iradesini ve hukuku hiçe sayarsanız Gerekçe olarak, haksızlığa devam ederseniz ‘Bu bana göre değil. Bu nasıl bir karar? Böyle karar veremezsiniz’ diyeceksiniz. “Eğer ‘demeye cesaret ediyorsanız, inanmalısınız ve bilmelisiniz. yarın ‘adalet’ diye bağırdığınızda kimse yanınızda olmayacak ve adil bir toplumda yaşayamayacaksınız.”
Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ve partililer, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini bugün Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde protesto etti. Çayır burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Farklı kesimler, partiler, fikirler ve fikirler tepkiler geliştirdiği sürece, kim haksız olursa olsun, TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNDEN SEVİNMEMİZ BEKLENMEMELİDİR”
“Bugün milliyetçi, idealist ve vatansever kimliğimizle, insan hak ve özgürlüklerine, bireyin özgürlüğüne, hukukun üstünlüğüne, adil bir toplum oluşumuna inanan bir hareketin mensuplarıyla karşınızdayız. Bilindiği üzere kim mazlum olursa olsun, mazlumun ve zalimin kimliği ne olursa olsun bu toplum ve bilinmelidir ki bu toplumu oluşturan kesimler aynı duyarlılığı gösterirse daha yaşanabilir bir toplum haline geleceğiz. Türkiye: Kim haksızlığa uğrarsa uğrasın, haksızlığın sahibi kim olursa olsun, milletimiz ve milletin içindeki farklı kesimler, partiler, düşünce ve fikirler adaletsizliğe tepki göstermediği sürece Türkiye ayakta kalamaz. geleceğinden mutlu olması beklenmemeli.Bilindiği gibi 15 yıl önce Muhsin Yazıcıoğlu öldürüldüğünde, üzülerek belirtmek isterim ki toplumun birçok kesimi duyarsız davranmıştı.15 yıl sonra bugün geldiğimizde ne bir dava ne de bir dava açıldı. Adi cinayet veya suikastla ilgili ne açılmış ne de bir gelişme var. Kahramanmaraş Adliyesi’nde görülen gösteri Vakaların hiçbirinin gerçekle alakası yok, hepsi illüzyon ve hırsızlık davasıyla olayı örtbas etmek istiyorlar.
“HEPİMİZ BU ÜLKENİN KANSER HÜCRESİNİN DUYARSIZLIK VE DUYARSIZLIK OLDUĞUNU BİLMELİYİZ”
Aynı şekilde 1,5 yıl önce Ankara’nın göbeğinde katledilen Sinan Ateş cinayeti de ne yazık ki detaylı bir şekilde araştırılmamış olup üstünkörü belgelerle örtbas edilmek istenmektedir. Halen ne bir iddianame var, ne de dengeli somut bir gelişme. Aile feryat ediyor, eşi feryat ediyor, adalet istiyor. Maalesef asıl faillere ulaşmak için ne ilgili makamların ne de hukukun üzerine düşeni yapmadığını üzülerek ifade edeyim. Ve bunu yapmamak için atalet, körlük ve sağırlık halindedir. Ancak şunu bilmeliyiz ki bu ülkenin kanser hücresi faili meçhul cinayetler ve duyarsızlıktır. ‘Neyse ki benim gibi düşünmeyen insanlara yapıldı. Partimiz için yapılmadı. Bizim adama yapılmadı. Bizim gibi müminlere yapılmadı. ‘Unutun bunları’ deme cehaleti bu ülkenin, bu toplumun kanser hücresidir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararlarının dikkate alınmamasını protesto etmek, milleti daha duyarlı hale getirmek için, hak ihlallerinin kim olursa olsun aslında bize karşı yapıldığının ve hakların ihlal edildiğinin bilinciyle hareket etmeliyiz. Bu ülkede yaşayan, bizim gibi düşünmeyen, yaşamayan, bizimle aynı seviyede olmayan insanların kanunları da korunuyor. Ne olup bittiğini çok iyi bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekiyor.
“Anayasa Mahkemesi Kararını ve Anayasa Mahkemesinin İşleyiş Durumunu ATLADILAR”
Bildiğiniz gibi 2012 yılında mevcut hükümet Anayasa Mahkemesi’ne bir görev daha verdi. Bireysel başvuru hakkını tanıdı. İnsanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmeden önce, onların hak aramadan önce iç hukuk yollarını tüketmek için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kabul etmiş oluyorsunuz ve bu anlamda karar verebilirsiniz” dedi. Daha sonra ne yaptı? Kendisini Anayasa Mahkemesi’nin üzerinde görüyordu. Sayın Cumhurbaşkanı bazı kararları beğendi, bazı kararları beğenmedi. Hoşuna gitmeyen kararları da açıkça ilan etti. Ben de size tuhaf bir şey daha söyleyeyim: Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) milletvekili kabul edilen ve daha sonra kendisine ‘Milletvekili olabilirsiniz’ diyen bir partili, yaşadığı bir olay nedeniyle. Cezası kesinleşmeyen Yargıtay, bir şekilde ilgili daireyi ön plana çıkarmış ve onun kararına dayanarak Anayasa Mahkemesi’nin kararını ve Anayasa Mahkemesi’nin işlevsel durumunu atlamışlar. Bir milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden haksız yere ihraç edilmesi aslında hukukun azaltılması, adaletin kaybedilmesi, bir gün hepimizin ihtiyaç duyacağı adalet anlayışının ve adil yaklaşımın yok edilmesidir.
“DAHA YAŞANABİLİR, DEMOKRATİK, ÖZGÜRLEŞTİRİCİ ZEMİNLER OLUŞTURULMASINI İSTİYORUZ, ŞİMDİ SARI ÖKÜZ DURUMUNA DÜŞMEMELİYİZ”
İdeolojinizin, duruşunuzun, vatanseverliğinizin, milliyetçiliğinizin, idealizminin, insan hak ve özgürlüklerine yakınlığınızın, dokunulmazlığınızın nasıl birbirinizin hak ve hukukunu savunmayı gerektirdiğini soranlar olabilir. Biz Milli Yol Partisi üyeleri olarak bir kişiyi, bir kesimi veya bir partiyi temsil etmiyoruz; Hukuku yüceltmek, adaleti yüceltmek, hukuku üstün kılmak istiyoruz. Bu ülkede kime yapılırsa yapılsın haksızlığa, zulme, haksızlığa boyun eğmememiz gerektiğini, bana yapılmadı diye bu yüzden burada olduğumuzu haykırmak istiyoruz. Bu çok değerli bir davranış, çok değerli bir yansımadır. Toplumun her kesiminin, partilerin, fikir kulüplerinin ve sivil toplum kuruluşlarının içinde bulunduğumuz durumdan ders alması ve ders alması gerektiğine inanıyoruz. Bu inançla buradayız. Toplumun geleceği için daha yaşanabilir, demokratik, özgürlükçü, bireylerin haklarını ve kanunlarını rahatlıkla arayabileceği ve başvurabileceği temeller yaratmak istiyorsak şu anda sarı öküz durumunda olmamamız gerekiyor.
“YÜCE MAHKEME KARARINI GEREKSİNİM OLARAK MİLLETİN İRADESİNİ HAYAL ETTİRİRSENİZ, YARIN ‘ADALET’ ÇIĞLIĞINIZDA KİMSE YANINIZDA OLAMAZ”
‘Zaten sıra bana gelmeyecek. Her neyse, ben onlardan biri değilim. ‘Benden değiller’ zihniyetini terk etmemiz lazım. İnanmalı ve bilmelisiniz ki, eğer bir gün tamamen duyarsız davranırsanız, eğer körseniz, eğer sağırsanız, bu sizin de başınıza gelecektir. Onun için buradan hükümeti ve yetkilileri uyarıyorum: Türkiye’de attığınız bu adımlar gerçekten hukuku, adalet anlayışını sarsıyor. Yarın bir gün biri çıkıp Anayasa Mahkemesi’nin kendisi hakkındaki kararına ilişkin ‘Bu kararı tanımıyorum’ diyecek. ‘Bu karar ne için?’ derse gerçekten Türkiye kaybeder, geleceğimiz, demokrasimiz, hukukumuz kaybeder. İlgili Yargıtay dairesinin kararını esas alıp, Anayasa Mahkemesi kararını nasıl görmezden gelirsiniz? Bu tam anlamıyla Anayasayı tanımamaktır. Anayasaya göre yüksek mahkemesi olmayan tek yer Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların tartışılması ve temyiz edilmesi mümkün değildir. Bunu nasıl göremiyorsun? Yargıtay’ın kararının bile daha yüksek bir temyizi var, bir üst mahkeme. Nerede, genel kurul var. Daha ne? Kararın düzeltilmesidir. Hal böyleyken Yargıtay’ın ilgili kararını gerekçe gösterip milletin iradesini ve hukuku hiçe sayarsanız, haksızlığa devam ederseniz ‘Bu benim işim değil’ diyeceksiniz. Bu nasıl bir karar? ‘Böyle karar veremezsin’ demeye cesaretiniz varsa; Yarın ‘adalet’ diye bağırdığınızda kimsenin yanınızda olmayacağına inanmalı ve bilmelisiniz. ve adil bir toplumda yaşayamazsınız.
“HÜKÜMETİN ÇİFTE STANDARTLARINI, KESİNLİKLERİNİ VE BAZI FESİFLERİN SLOGANLARI KENDİLERİNE AİT OLMADIĞI İÇİN HALKLARA SALDIRILARINI KINIYORUM”
Çocuklarımızın, gençlerimizin, torunlarımızın, çocuklarımızın geleceği adil, kuvvetler hukukunun değil, hukukun üstün olduğu yerde; Hukukun herkesi kapsadığı bir dünyada yaşamak istiyorsak, hukuk, adalet ve Anayasa, Anayasa yürürlükte olduğu sürece, zalimin veya mazlumun kimliğine bakılmaksızın hepimizin uyması gereken kurallar bütünüdür. Bize yakışmasa da ister eleştirme hakkımızı kullanalım, ister darbe anayasası diyelim. Bu nedenle iktidarın bu konudaki çifte standardını, dikkatsizliğini ve özellikle bazı kesimlerin kendilerine ait olmadığı için insanlara sloganvari saldırılarını kınıyorum. Ben de Türk milletine, Türk milletinin farklı fikirleri, yaşam tarzları, inançları olan kesimlerine dönüp şunu söylüyorum: Zaten Muhsin Yazıcıoğlu davasına katılmadığınız için duyarsız davranırsanız, cinayete kayıtsız kalırsanız. Sinan Ateş, bugün haksız yere milletvekilliğinden ihraç edilen sizler olacaksınız. Zulme uğrayan insanlar karşısında sessiz kalırsanız, hukuksuzluğun ve zulmün sizi bulacağına, yok edeceğine, susturup köle yapacağına inanmalı ve bilmelisiniz.
“ŞU ANDA TÜRKİYE TAHKİM İLE YÖNETİLİYOR”
Bu toplumun hukuk ve adaletle yönetilmesini istiyorsak, kimliklerden bağımsız olarak birçok konuda hukuka bakmamız, adil bir dünya ve Türkiye talep etmemiz gerekiyor. Bu bakımdan gerekirse temel kavramlar ve temel talepler üzerinde omuz omuza verip aynı safta durmayı bilmeliyiz. Elbette kimliğimizden vazgeçmemize gerek yok. Ama ne diğer kişinin yasasını ne de kendimizin yasasını bilmiyoruz; Kendi hukukumuzu, adaletimizi başkası için düşünmediğimiz sürece bu ülke kaybeder. Hep birlikte kaybediyoruz. Kaybetmemek için herkesin Anayasanın tanıdığı hak ihlallerine mutlaka uyması gerekir. İşinize göre karar verip, kararı oraya getirip insanların geleceğine karar veremezsiniz. Görevinizi kaybedemezsiniz. Proxy oluşturamazsınız. Kendi başınıza karar veremezsiniz. Buna demokrasi veya hukuk denilemez. Buna keyfilik denir. Şu anda Türkiye maalesef keyfilikle yönetiliyor.
“CUMHURBAŞKANININ BU MADDELERE VE ANAYASAYA UYMASINI BEKLİYORUZ”
20 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta Muhsin Yazıcıoğlu’nun mahkemesindeyiz. Belge muhtemelen kapatılacaktır. Tüm kesimlerin bugünkü yansımayı vereceğini umuyor ve bekliyoruz. Türkiye hepimizin rahat ve mutlu yaşayabileceği bir ülke, vatan, adil bir alan olsun. Böyle yaparsak her zaman birlikte kazanırız. Bu şekilde yapmazsak ne olur? Her zaman birlikte aşağıya ineriz. Anayasa Mahkemesi kararlarını ve bir şekilde Anayasa Mahkemesi kararlarını rencide eden, yok sayan, keyfi olarak reddeden yaklaşımları kınıyor; Herkesin hukuka ve adalete, Anayasa kararlarına, hukuk kararlarına uymasını bekliyorum. “Cumhurbaşkanından bu kanunlara ve Anayasa’ya uymasını bekliyoruz.”
“KAMUOYUNDA BİR DAVA AÇILDIĞINA İLİŞKİN ALGI OLUŞTU. ANCAK MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN rasgele bir davası ortaya çıkmıyor”
Çayır, “Muhsin Yazıcıoğlu davası kapanırsa nasıl bir yol izleyeceksiniz, tepkiniz ne olacak?” sorusunu yanıtladı. aşağıdaki gibi:
“Bütün mahkemelere gittim. 15 yıldır bir tuhaflık var. Gelin konuşalım… Kamuoyunda sanki dava görülüyormuş gibi bir hava, algı yaratılıyor. Ama ortada bir tuhaflık var. Orada Muhsin Yazıcıoğlu davası görülmüyor mu? Helikopterden modül alındı, hırsızlık iddiası hazırlandı. Modülden Hırsızlık yaparak alıp çalanlar para karşılığında mı satıyor? Hayır, parasal bir bedeli var mı? ? Hayır. Delil gizlendiği için açılmıyor, hırsızlıktan bütün savcılık açıyor. Neden? Davayı kapatmak için. O davanın kapanacağını biliyoruz. Bunu yapmaya çalışıyorlar. Arkadaşları, bunlar Onu sevenler, Milli Yol Partisi mensupları, Nizam-ı Alem Ocakları, Alperenler buna asla izin vermeyeceğiz ve tepkimizi tüm kamuoyunun duyacağı şekilde orada da göstereceğiz. vekalet… ‘Farklı bir karara bağlı kalacağım. Kabul etmiyorum.’ ‘Türkiye’de ne hukuku ne de adaleti sağlama şansı yoktur’ diyen bir anlayışın. Keyfilik yaygın.”
Çayır, “Mahkemeye MHP kanadından katılım olacak mı ya da bu sürece katılım oldu mu?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bugüne kadar ne kendisiyle birlikte kurduğumuz Büyük Birlik, ne MHP, ne de başka bir parti meydanlarda merhum başkanın adını kullanmadı. Hikayelerini, anılarını sanki kendi yol arkadaşlarıymış gibi anlatıyorlar. Ama bir gün bile davasına ve mahkemesine gelmediler.Birçok kişi bunu medyada da dile getirdi. Eğer samimiyseniz, gerçekten hukuk ve adalet talebiniz varsa, endişeniz varsa sizi Kahramanmaraş’ta mahkemeye bekliyoruz dedim. Bunu buradan tekrarlıyorum.”